Biz insanoğlunun en büyük sorunlarından birisi de kendi kendimizi harekete geçirecek enerjiyi bir türlü bulamamamızdır herhalde. Konuşmaya gelince herkes fikrini söyler. “Şöyle yapılmalı” “Evet evet , bunu yapmalıyız bana göre de”, “Hayır aslında buradaki temel nokta….vs”. Herkes adeta birer danışman edasıyla fikrini ortaya koyar. Belki iyi niyetle fikirler ortaya koyulur. Ama genel olarak bizim en büyük problemimiz harekete geçme ya da başka bir deyişle aktivitedir. Yani biz düşüncelerin önüne geçememiş fikirsel çatışmaların içinde kaybolup gideriz. Ne zaman ki birileri bunun farkına varırsa da o diğerlerinin önüne geçer.
Bilim adamı, işadamı, saygın bir siyasetçi, ya da falanca yerde bir yetkili olur. Peki bu kadar konuşmamıza rağmen neden kendimizi harekete geçirecek bu enerjiye bir türlü sahip olamıyoruz ? Herkes görüntüde şöyle yapılmalı, bu yapılmalı deyip güzel düşünceler ortaya koyabiliyor. İyi niyetini ortaya koyabiliyorken bunu neden uygulayamıyor ? Şimdi bunun nedenlerinden ve ne yapılması gerektiğinden kısaca bahsetmek istiyorum.
Harekete geçmemizi engelleyen en büyük nedenlerden birincisi hiç kuşkusuz ki yetiştiriliş tarzımızdır. Daha küçük yaşlardan itibaren analarımız ve babalarımız bizlere toz kondurmazlar. Benim oğlum haklıdır veya benim oğlum / kızım bunu yapmaz derler. Çocuklarının hayata alışması için veya başka bir deyişle ayakta kalmayı öğrenmesi için pek bir şey yaptığımız söylenemez. Aman kızım sen yapma biz hallederiz. Falancayı devreye sokarız işlerini hallederiz. Aman oğlum neden yemeğini yemedin, dur sana hemen yiyecek bir şeyler hazırlayayım der annelerimiz. Hatta bazen anneler çocukları kocaman olmasına rağmen onlara kendileri yemek yedirmeye çalışır.
Ben 7 yaşındaki çocuğuna yemeğini kendisi yemek istemediği için zorla ayakta çorba içirmeye çalışan anneler gördüm. Daha neler neler..
O halde ilk nedenimiz; Birilerinin sizin yerinize bir şeyleri yapmasına alıştıysanız her şeyi önce başkalarının yapmasını beklersiniz. Zira insanoğlunun tabiatında her zaman kolay olana yönelmek vardır. Kolay olan bir başkasının yapmasını yapmaktır. Zira yeni doğan bir bebeğe ilk 3 gün biberonla mama verirseniz, bu daha sonra kendisine daha kolay geleceği için annesinden süt emmek istemeyecektir. Kolay olana yönelmek daha bu hayata geldiğimiz günden itibaren kazandığımız veya öğrendiğimiz bir tutumdur.
Harekete geçmemizi engelleyen diğer unsurlardan birisi de içinde bulunduğumuz ruh halidir. Eğer uzunca bir süredir bir konuda çabalamış iseniz ve onda da bir başarı elde edememiş iseniz pek muhtemeldir ki sonrasında da bu sizde yılgınlığa neden olacaktır. Hatta öyle durumlar vardır ki bu sizin hayata küsmenize, depresyona girmenize veya bunların daha hafifleri olarak stres ve duygu durum bozukluklarına yol açacaktır. Hayata bir şekilde küsen insanlar hayata tutunmak için kendilerinde bir ümit görmedikleri için harekete geçmezler. Nasıl olsa yine başaramayacağım derler. İçlerinde biraz korku, biraz yıpranmışlığın verdiği çaresizlikle artık ne yapabilirim ki derler.
Çaresizlik insanı yıpratan ve bir adım öteye gitmesine engel olan en büyük nedenlerdendir. Daha önce sürekli kaybettiğini düşünen insan bu davranışı artık öğrenmiştir. Biz buna psikolojide öğrenilmiş çaresizlik duygu durumu deriz.
Tembellik etmek veya gayret göstermemek te yine bizim harekete geçmemizi engelleyen unsurlardandır. Biz millet olarak rahatlığa alışmış bir topluluğuz. Bugün sokaktan herhangi birisini çevirip çok paran olsa ne yaparsın sorusunu sorsanız hemen hemen hepsinde de güzel bir tebessüm belirerek şunu yapacağım bunu yapacağım diyerek hayallerini anlatırlar. Hemen hemen tüm insanlarda rahat, bol kazançlı, daha az emek harcayarak daha çok para kazanma düşünceleri vardır.
O yüzden ülkemiz girişimcileri sabit bir iş yapmadan sürekli o günün moda işi neyse veya o anda ne kazançlıysa onu yapmaya çalışırlar. O anı kurtarmak önemlidir çünkü. Örneğin TV’lerde yayınlanıp ta birincilerinin daha sonra hiçbir şekilde hatırlanmadığı yüzlerce yarışmayı aklınıza getirin. Veya yılbaşı günleri alınan milli piyango biletlerinin veya devir miktarı arttığı zaman sayısal loto bayilerinin önünde oluşan kuyrukları düşünün.
Tembellik öylesine başa bela bir şeydir ki gerek fiziksel olarak ve gerekse de düşünsel olarak tüm insanların en büyük düşmanlarından birisidir. İnsana uyuşukluk verdiği gibi insanın içinde zaten kısıtlı olan gayret duygularını da ortadan kaldırır. İnsanın herhangi bir işi, daha başlamadan bitirmesine neden olur. Önce kafada ortaya çıkan bu tembellik bir süreden sonra sizin fizyolojik olarak ta sağlınızın bozulmasına neden olur.
Yine bununla ilgili aklıma gelen güzel bir örneği vermek istiyorum. Örneğin eskiden zayıflama uzmanları egzersiz önerirlerdi. Ama gelişen ve tembelleşen dünyamızda bugün bitkisel adı altında öyle ilaçlar çıktı ki ve siz öyle şeyler vaat ediyorlar ki. Daha önce girişimci diye bahsettiğim kişi veya kuruluşlar o günün trendine uyarak ve ayrıca insanın tembellik içgüdüsünü de dürterek “Hareket etmeden falanca içerikli bitkisel hapları içerek zayıflayabilirsiniz diyorlar” Belki doğru , belki yanlış ama bunda bile kolaya kaçan biz yakında herhalde koltuğa yapışık olarak yaşamaya başlayacağız. Sokağa çıktığınızda altlarına tekerlek takılmış binlerce koltuk ve üzerinde birer tuşa basarak bu koltukların üzerinde bir yere gitmeye çalışan insanlar göreceksiniz. Oysa insan hareket ister ve buna göre yaratılmıştır.
İçinizdeki tembellik içgüdüsünü ortadan kaldrımaz iseniz korkarım ki hem sağlığınızdan olacaksınız, hem de ruhsal olarak daha kötüye gideceksiniz. Zira içinizde biriken enerjiyi atabilmenizin ve rahatlamanızın tek yolu fiziksel olarak ta sağlıklı olmanızdır. Tembelliği hareket ederek yenersiniz.
Yaptığınız her hareket neticesinde maddi bir kazanç beklemeyin. Evet yaptığınız her hareketin bir şeyler kazandıracağını düşünün ama burada önemli olan bunun sürekli olarak sizin olmasını beklemeyin. Burada önemli olan gerçekleştirdiğiniz her eylemin sizin için veya başka insanlar için faydalı olacağını düşünmenizdir. Bir iş yaparken hep kendinize faydası olup olmadığını sorgularsanız bu sizi bencil ve faydacı bir insan haline getirir. Faydacı bir insan olmak ise toplum tarafından kabul edilebilir bir insan tipi değildir. Yapacağınız işleri sadece kendinizin faydasını düşünerek yapmayın. İnsanlığın faydasını gözetin. Birilerinin sizin sayenizde mutlu olduğunu, belki hayatının kurtulduğunu hayal edin.
Unutmayın ki hayatta her şey karşılıklıdır. Hayat öylesine adaletlidir ki. Siz bugün birileri için bir şey yaparsanız şuna adım gibi eminim ki siz zora düştüğünüzde de birileri size yardımcı olacaktır. O yüzden harekete geçmek için kendi faydanız olup olmadığına bakmayın. Yapacağınız iş sizin faydanıza değilse bile başka insanların faydasına olacaktır. Başkalarına yardım etmenin verdiği vicdani rahatlamayı, onlardan gelecek pozitif bir duayı hiçbir parayla alamazsınız. Geriye dönüp baktığında kim yaptığı güzel işlerle anılmayı istemez ki ?
Alışkanlıklarınızı değiştirin ! Küçüklüğünüzden itibaren geliştirdiğiniz bir takım tutumlar olabilir. Kendinize özgü alışkanlıklarınız veya düşünce biçiminiz olabilir. Hatta sizin değişmez prensipleriniz de olabilir. Ama durup arada bir şöyle düşünmelisiniz. “Dünya bile sürekli değişirken benim düşünce biçimimde acaba hiç mi yanlışlık yok ? “ Kendinizi tıpkı arabaların servis bakımları gibi arada bir gözden geçirin. Zira kötü alışkanlıklar da insanın harekete geçmesine engel olan en büyük etkenlerdendir. Örneğin; Sürekli sigara içen biriyseniz bir süre sonra bunu bırakacak gücü bulamazsınız kendinizde. Bunun size zarar verdiğini bilirsiniz ama sürekli erteler ve üşenirsiniz sigarayı bırakmayı. Hatta daha sonra “Hayır efendim sigara içenlerinde hakları var” gibi bir saçmalık bile ortaya atabilirsiniz. Sahip olduğunuz kötü alışkanlık yüzünden doğrunun ne olduğu, hak hukuk teraziniz zarar görür. Doğrusu sigara içememek iken, kendinizi birden sigarayı içenleri savunurken bulursunuz. Bu benim insan hakkım der kendinizi kandırırsınız. Oysa yapmanız gereken alışkanlığınızın size ve çevrenize ne gibi bir zararı olduğunu sorgulamaktan başka bir şey değildir.
Düşüncelerinizi arada bir gözden geçirmek iyidir. Her ne yaparsanız yapın ne düşünürseniz düşünün, alışkanlıklarınızın, yaşam stilinizin, düşüncelerinizin, kararlarınızın kendi içinizdeki adalete ve sonrasında evrensel hukuka uygun olmasını esas alın. Bu sizin hayatla daha barışık olmanızı sağlayacaktır.
PEKİ ÜŞENGEÇLİĞİ YENMEK İÇİN NE YAPMALI:
1- Kendinizle barışık olun. Hep ben demeyin. İnsanlar içinde bir şeyler yapabilecek iken sadece kendiniz için bir şeyler yapmayın. Bana ne faydası olacak düşüncesi sizi bir süre sonra bencil ve herhangi bir olay karşısında hareketsiz bırakır. Bir süre sonra hiçbir olay karşısında hareket edemez hala gelirsiniz.
2- Sağlıklı bir vücuda sahip olun. Egzersiz yapın. Eğer her gün belli bir saat aralığını fiziksel aktiviteye, spora ayırmaz iseniz bir süre sonra vücudunuz tembelleşir. Vücut ve beyin birbiriyle uyumlu iyi birer takım oyuncusudur. Birinden biri çalışmaz ise diğeri de durur.
3- Vicdanınızı arada bir sorgulayın. Arada bir zihinsel muhasebe yapmak, iyi bir insan olacağım cümlesini kurmak sizi iyi bir insan olmaya yöneltecektir. Unutmayın ki önemli olan sadece ben iyi bir insanım demek değil. Başka ve çok çeşitli insanlar tarafından da evet sen iyi bir insansın diye geri bildirim almaktır.
4- Alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Sizi hareketsiz bırakan her tür alışkanlık kötüdür. Sizin faydalı işler yapmanıza engel olan her tür alışkanlık kötüdür.
5- Hiçbir şeyi sadece maddi kaygılarla yapmayın. İçsel kazançların aslında sizi daha çok ayakta tutacağını bilin.
6- Kendiniz için bir yaşam felsefesi geliştirin. Davranışlarınızda tutarlı olun ve bunu hareketlerinizle de gösterin. Belirli durumlara hep aynı tepkiyi verin. Unutmayın ki olumlu davranışların tekrarı zamanla alışkanlığa dönüşecek ve siz farkında olmadan faydalı alışkanlıklarınız olacaktır.
7- Öğrenilmiş çaresizliğinizi yenin. Her durum kendi başına bağımsız bir olaydır. Daha önce benzer bir olay karşısında yaşadığınız başarısızlık sonra da gerçekleşecek değildir. Pekala çabalayarak ve akılcı hareket ederek ve en önemlisi de sabrederek başarılı olabilirsiniz.
8- Bir durum karşısında hep” aman canım bana ne” demeyin. Başkaları nasıl olsa yapar demeyin. Yani hep karşıdan beklemeyin. Bu sizin hep tereddüt etmenize neden olur. Çekimser, arka planda kalan, etliye sütlüye dokunmayan bir insan haline gelirsiniz. Bir süre sonrada bencilleşir ve sadece kendiniz için yaşayan ir insan olursunuz. Oysa herkes bir toplulukta yaşadığına göre o topluluğun her ferdi, insanların gerçekten faydasına olacak şekilde hareket etmelidir.
9- Zihinsel süreçlerinizi geliştirerek sosyal bir insan olmaya karar vermelisiniz.
10- Yaşamınızda hep empati yapın. Yani bir karar verirken acaba onun yerinde ben olsam ne yapardım deyin. Bir durum karşısında kendinizi hep o durumu yaşayan insanın yerine koyun. Eğer vicdan sahibi iseniz zaten bu sizi harekete geçmek için ikna edecektir.
Uzman Klinik Psikolog Selçuk Arıcı
selcukarici@gmail.com
Bilgi: Selçuk Arıcı'dan randevu almak için çağrı merkezimizi arayabilirsiniz.
Yorumlar (0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.