Hayatının en güzel çağında olabilirsin. Ya da bütün işlerinin tam anlamıyla yolunda gittiği bir dönemden de geçiyor olabilirsin. Ancak bir sabah uyandığında bazı şeylerin zannettiğin gibi yolunda olmadığının farkına varabilirsin. Ya da bir akşamüzeri işyerinin insan kaynakları departmanı tarafından çağrılabilirsin. Ve onlar sana ekonomik krizi bahane ederek artık seninle çalışmak istemediklerini ve seni işten çıkarmaya mecbur kaldıklarını söyleyebilir. Aslında ne kadar da iki ucu da farklı bir durum değil mi? Bir taraftan her şey yolunda giderken bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamak. Diğer taraftan ise işinizden olduğunuzda adeta hayatınızın başınıza yıkıldığı o an!
İnsanın kendisini sorgulaması ise hep böyle dönemlerde başlar. Ben bunlara kritik eşikler diyorum. Her insanın kendi hayatında kritik eşikler vardır. Bu kritik eşiklerden yol alarak hayatımızın geri kalanına devam ederiz. Ancak bu kritik eşikler kimisi için yapıcı ve düzeltici olurken, kimisi için de yıkıcı olmaktadır. Kimi bazı kritik eşiklerde güçlenirken, kiminin bundan yenik çıkmasının sebebi ne olabilir ki? Bakış açısı mı?
Belki de bir noktada olaylar karşısında verdiğimiz tepkiler sayesinde bu kritik eşiklerden geçmekteyiz. Şöyle düşünün! Bir kapı var ve siz o kapıdan geçerken kapının kulpuna çarpıyorsunuz ve elinizi incitiyorsunuz. Bir başkası ise hiçbir yere temas etmeden o kapıdan geçiyor. Çünkü kapıdan geçerken bakarak, görerek, önlemini alarak geçiyor. Ama dikkatsiz bir şekilde geçtiğinizde bir kapıdan geçmek bile sizin için işkence haline gelebilir.
Yaşamımız bizim içinde bulunduğumuz hayatımızdır. Hepimiz kendi kaderimizi yaşıyoruz. Yaşamımız boyunca seçimler yapıyoruz. Bu hayatın içinde ilerlerken neyin bizler için önemli olup olmadığına karar veriyoruz. Ya da bir başka deyişle kendi rotamızı belirlerken çeşitli ihtiyaçlar belirliyoruz. “Şunları istiyorum veya bunları istiyorum. Hayatımda mutlaka bunlar da olmalı.” Oysa belki de yapmamız gereken ilk şey elde edeceğimiz veya elde etmeyi planladığımız şeyler olmamalıdır. Önce elimizdeki varlıkların neler olduğunu anlamalıyız.
Ben neye sahibim? Benim yeteneklerim neler? En başarılı olduğum şeyler neler? Ben bu hayatta ne elde etmek istiyorum? Hayatımın amacı ne? Herkesin belki de ilk başta kendisine bu soruyu sorması gerekli. Ben bu hayattan ne elde etmek istiyorum? Benim bu hayattaki yaşam amacım nedir? Ben bu dünyaya niye geldim? Ben bu hayata gelmeseydim bu hayatta neler eksik kalacaktı? Veya neler olmayacaktı? Aslında belki de kapının kulpuna çarpmadan geçenlerin geçmiş hikâyelerine baktığımızda onlarında başka eşiklerden geçerken farklı kazalar geçirdiklerini göreceğiz. Hiç kimsenin kusursuz bir hayatı yok ki!
Siz komşunuzun son model arabasını ve evini görürsünüz dışarıdan. Her yıl tatile gidip mutlu bir şekilde eğlendiklerini izlersiniz. Bir iş adamının milyonlarca liralık yatırımını izlersiniz. Onu lüks arabasının ve kıyafetlerinin içinde görürsünüz. Bunlara heves edersiniz belki de. Ama emin olunuz ki en problemsiz dediğiniz insanların bile kendi yaşamlarında çok çetin mücadeleleri olmuştur. Siz onların yaşamlarını sadece gördüğünüz kısımlarıyla yorumlarsınız. Ama arka planda onlarla konuştuğunuzda da size evlatlarının zihinsel özründen ve bununla ilgili hastane hastane şifa aramalarını anlatacaklardır belki de. Ya da yaşadıkları iflaslar sonrasında beş parasız sokakta kaldıkları günleri anlatacaklardır.
Şunu anlatmaya çalışıyorum. Başkalarının mükemmelmiş gibi gözüken hayatlarına dışarıdan bakıp ta onlara gıpta etmeyelim aslında. Bizim kendi yaşamımız kıymetli. Çünkü bize emanet edilen bir yaşamımız var ve bu dünyaya bir geliş nedenimiz var.
Eğer mutluluğu yakalamak istiyorsanız önce bakış açınızı değiştirmelisiniz. Olaylara eleştirel yaklaşımlarda bulunmak yerine ben daha iyisini nasıl yaparım yaklaşımını benimsemeliyiz. Bir başkasına kötü şeyler söylemek yerine karşımızdaki insana nasıl faydalı olurum diye düşünmeliyiz. Ağızımızdan çıkan her cümleyi temiz bir kalp ile kurmalıyız. Bir başkasının kalbini incitmeyerek değişime başlayabilirsiniz.
Değişmek mi istiyorsunuz? Şuna karar vermelisiniz. Ben geri kalan yaşamıma iyi bir insan olarak mı, yoksa kötü bir insan olarak mı devam edeceğim? Önce bu soruyu içtenlikle cevaplamalısınız. Zaten gerçek anlamda olumlu bir değişim için bu soruya samimiyetle cevap vermelisiniz. Bu soruya vereceğiniz cevabın samimiyeti sizdeki değişimin gücünü oluşturacaktır. Yani bir başka deyişle siz bu soruya inanarak cevap vermiyorsanız kendinizde olumlu bir değişim beklemeyin. O kapı eşiğinin kulpları dışında da çarpılacak bir başka tarafına gelecekteki hayatınızda mutlaka karşılaşacaksınız demektir.
Ama yok ben olumlu yönde kendi hayatıma yön vereceğim. Bundan sonraki hiçbir yaşantım öncekine benzemeyecek. Ben insanlara faydalı, kendime faydalı iyi bir insan olacağım diye karar verdiyseniz büyük değişimin eşiğindesiniz demektir. Önce kendinize şunu sormalısınız. Benim geçmiş yaşantım nasıldı? Ben neden değişmek istiyorum? Benim bu hayattaki amacım nedir? Eğer 90 yaşına kadar yaşarsam insanlar benimle ilgili ne demeli? Kendinize bu soruları sormalısınız. Bunlar sizin hem yön bulmanızı sağlayacaktır. Hem de bir anlamda kendi bilinç düzeyinizi ortaya çıkarmanıza yardımcı olacaktır. Çünkü kendinizin bile bilmediği bir siz olabilirsiniz. Aslında günümüzde de pek çok ruh sağlığı bozukluğunun ve insanlar arasındaki çatışmaların da kaynağının bu olduğunu düşünüyorum. Çoğu insan ciddi anlamda kendisini tanımıyor. Kendisini tanımak için fırsatta vermiyor.
Hâlbuki insanın kendisiyle baş başa kalması ve kendisine sorular sorması, kendisiyle yapacağı bir iç hesaplaşma öyle kıymetli ki! Kendisini hayatının belirli dönemlerinde sorgulayan ve değişimi/dönüşümü gerçekten isteyen insanlar hayatlarının eşik noktalarını başarılı bir şekilde geçmeyi başarıyor. Yolun ortasında bulunan bir çivinin sizin için bir anlamı olmayabilir. Önceki yaşamınızda bunu çok ta önemsemeyip yanından geçip gitmiş olabilirsiniz. Ama değişim ve dönüşüm yaşayan birisi olduğunuzda şöyle düşünmeye başlarsınız. Bu çivi belki bir arabanın lastiğini patlatacak. Belki de bir insanın yaralanmasına sebep olacak. O yüzden bu çiviyi yolun ortasından almalıyım.
Bu bakış açısını hayatınızın içine tam anlamıyla sokmaya başladığınızda pozitif dönüşüme de başlamış olacaksınız. Birilerinin başına gelen kötü bir olaya sevinmek yerine veya ona karşı ilgisiz olmak yerine en azından ona nasıl yardımcı olabileceğinizi düşünmelisiniz mesela. Bu iyi bir insan olmanız yolunda bütün kapıları size sonuna kadar açacaktır. Ne zaman ki kendi iyiliğiniz kadar başkalarının da iyiliklerini düşünmeye başlarsanız o noktadan sonra sizde pozitif bir dönüşüm süreci de başlamıştır demektir.
İyi bir insana dönüşmedikten sonra insanın değişmesinin nesi doğru olabilir ki? Bir insanın önceki yaşamı, sonrasından daha iyiyse o insan kendi yaşam öyküsüne ihanet etmiştir aslında. Belki bazılarınız kader onu oraya düşürdü diyebilirsiniz. Bazı durumlar için söylediklerinize katılıyorum. Yani elimizde olmadan yaşadığımız olumsuz durumlar olabiliyor. Çünkü bunlar da ilahi sistemin bize yaşattığı sınavlar aslında. Bunlar karşısında gösterdiğimiz her tepki ise bizim sorulara verdiğimiz doğru ve yanlış cevaplar.
Gerek kendi içinizden bir ses ile gerekse de yakın çevrenizden bir uyarı ile pozitif yönde dönüşüme yönlendiren işaretler alıyorsanız hayatınızda bu işaretleri tereddütsüz bir şekilde takip etmelisiniz. Çünkü sizi temin ederim ki sizin olumlu ve pozitif bir şekilde dönüşmenizi sağlayan işaretler insanın kendi hayatında çok ta sık çıkmaz karşısına. Zaten bu işaretleri aldığınızda “evet benim değişim ve dönüşüme girmemin vakti geldi” diyebilirsiniz. İşte noktadan sonra yerinizde oturduğunuz her dakika sizin için israftır. Değişim ve dönüşüme bir an önce geçmelisiniz. Bunu bir türlü başaramazsanız sonraki isteğinizin ne zaman olacağını kestiremezsiniz.
Bu yüzden pozitif değişim ve dönüşüm treni geldiğinde o treni mutlaka yakalamalısınız. Bunu kaçırdığınızda tıpkı o kapının eşiğine çarptığınızda duyduğunuz acıyı duyarsınız.
Pozitif yönde değişmekten ve dönüşmekten korkmayın! Eğer yanlış bir değişim mi yapıyorum? Diye tereddütte kalırsanız kendinizi şu şekilde kontrol edebilirsiniz. Allah bu yaptığımı kabul eder mi? Kendinize hep bu soruyu sormalısınız. Bir yanlış veya doğru arasında seçim yapmak zorunda kalırsanız ve tereddütte kalırsanız Allah hangisini seçmemi isterdi diye sorun kendinize. Bu sorunun cevabını araştırdığınızda zaten sorunun da doğru yanıtına ulaşacaksınız.
Ömrünüzün sonrasının; öncesinden daha iyi ve daha da güzelliklerle geçmesini diliyorum.
Uzman Klinik Psikolog Selçuk Arıcı
selcukarici@gmail.com
Bilgi: Selçuk Arıcı'dan randevu almak için çağrı merkezimizi arayabilirsiniz.
Yorumlar (0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.