merhaba! clinicpsikolog'a hoşgeldiniz

Uzman Klinik Psikolog Selçuk Arıcı Yazdı İşsizliğin Psikolojik Etkileri işsizlik insan psikolojisini nasıl etkiler?

Bir insan ihtiyaçlarını karşılamak için ne yapmalı? Hümanistik psikolojinin ortaya çıkmasına öncülük eden psikoloji profesörü Maslow ’un ünlü temel ihtiyaçlar hiyerarşisini hepiniz bilirsiniz. En azından lise düzeyinde eğitim alan hemen hemen herkesin bu piramide bir göz aşinalığı vardır. 
Bu piramit nedir? İçerisinde hangi basamaklar vardır? Ya da bunun işsizlik psikolojisi ile ne alakası vardır? Hemen piramidin içeriğinden bahsetmeye başlayayım. 
 
Piramit aşağıdan yukarıya doğru bakıldığında bir insanın bu hayattaki yolculuğunun aslında ne olması gerektiğinden bahseder. Bir insan hayatı boyunca bu piramidin her basamağına çıkabilir. Her basamağında yer alabilir. Her basamağında tekrar tekrar bulunabilir. Çünkü yaşam koşulları ve şartlar insanları bu piramitler arasında yolculuk etmeye sevk eder.

En altta; fizyolojik ihtiyaçlarımız bulunur. Burası adeta en temel basamaktır. Bu basamakta bulunmanız için insan olmanız ve doğmanız yeterlidir. Yani varoluşumuzla birlikte aslında bu basamaktan hayata başlarız. Ama tekrar ediyorum. Bu basamak insanın kendisini gerçekleştirme yolunda en temel basamaktır. Bundan sonraki bütün basamaklara tırmanmak insanın kendisini gerçekleştirmesine bağlıdır.

En temel basamakta nefes alma, yemek, su, boşaltım, cinsellik, uyku, beden sağlığı gibi temel konulardaki yeterliliğimiz sorgulanır. Yani bir anlamda bu fonksiyonlar gerçekten sağlıklı mı? Değil mi? İnsanoğlu bununla ilgilenir. Zaten bu fonksiyonlarda herhangi bir problem varsa ikinci basamağa ve yukarısına ya çıkamamışsınızdır. Ya da en alttaki meseleler kendi canınızla ilgili olduğu için yukarıdaki basamakta yer alan konulara kendinizi vermekte zorluk çekersiniz.

İkinci basamakta; güvenlik ihtiyacı vardır. Öyle ya en temelde bulunan insani ihtiyaçlarınızda bir sorun yoksa bunun üzerindeki basamaklara artık çıkmalısınız. Güvenliğim sağlanıyor mu? Güvende miyim? Bir işim var mı? Ailemin can ve mal güvenliği yerinde mi? Ahlaki anlamda kendimle ve toplumla uyuşuyor muyum? Bu konuda çatıştığım yerler var mı? Toplum kurallarına uyuyor muyum?

Üçüncü basamakta; sevgi ve ait olma, arkadaşlık, dostluk, yakınlaşma, bağlılık ve pek çok durumu gerçekleştirebilme gücünü sorgularız. Bu alanlardaki boşluklarımızı tamamlamak isteriz.

Dördüncü basamakta; saygınlık ve topluluk içinde saygın olabilme, özgüven ve özsaygı, başarı gibi duygularımızı gerçekleştirdik mi? Gerçekleştirebiliyor muyuz? Bunları kendi içimizde kontrol ederiz.

Beşinci basamakta; ise kendini gerçekleştirme vardır ki, bu piramidin en üst basamağıdır. Pek çok insan için bu basamak hayatının son evrelerine denk gelir. Çünkü bu basamağa ulaşan birisi “bütün ömrü hayatında önüne koyduğu bütün hedefleri gerçekleştirmiş ve yapabileceğim her şeyi yaptım” demiştir.

Peki, konunun işsizlikle ilgili bölümüne geçelim. İnsanın bütün bu basamaklardaki kazanımları elde edebilmesinin yegâne şartı hayatını ve geçimini sağlayabilecek maddi olanaklara kavuşabilmesidir bir anlamda. Çünkü ancak kendi ayakları üzerinde durabilen bir insan kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyebilir.

Bir genç adam düşünün! Ailesinin yanında ve iş aramakta olsun. Bu gencin bir geliri yoksa o halde kendi ayakları üzerinde duramıyor demektir. Satın aldığı her şey ailesinin geliriyle orantılıdır. Ya da ailesinin sağladığı imkânlar ölçüsünde, onlara bağımlı bir hayatı vardır. Evlenmek istese bile bir işi gücü olmadığı için yuvasını kuramaz. Çünkü yuvasını kurabilmesi için kendi ayakları üzerinde durabilmesi, kendi geçimini bağımsız bir şekilde sağlayabilmesi, kısacası bir işi gücü olması gerekir. Kendi ayakları üzerinde duramayan bir gencin bir aile kurması nasıl beklenebilir? Kim kızının işsiz bir genç adamla evlenmesine müsaade edebilir?

Aynı şekilde işsiz bir yetişkin düşünün. Eşi ve çocukları varken işinden atılmış olsun. Aylardır iş arayan biri olarak ailesinin temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan bir adamın eşinin ve çocuklarının yüzüne bakması ne kadar da zor bir durumdur.

Her iki örneğimizde de belki erkek orijinli örnekler verdim ama en yaygın olanı bunlar. Bunlar dışında üniversite bitirmiş genç bir kızın mezun olduktan sonra 4-5 yıl iş bulamamasının kendisinde oluşturduğu yıkımın haddi hesabı yoktur.

Bütün bu örneklerde görüldüğü gibi işsiz kalan kim olursa olsun Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin içinde zamanla en dibe kadar düşebilmektedir. Düşsün ne olur ki diyenleriniz olabilir? En alt basamak en temel insani unsurlar olduğu için bu basamakta belki bir süre kalmak insana çok zarar vermez. Ama bu süre uzadıkça birinci basamak adeta Lost dizisindeki adaya dönüşüverir. Lost dizisini izleyenleriniz bilir. O adaya düşenler ne yaparlarsa yapsınlar adadan bir türlü kurtulamazlar. Büyük bir çaresizlik içindedirler.

Eğer bir insan birinci basamakta uzun süre kalırsa sırasıyla özgüven kaybı, özsaygı kaybı yaşar. Kendisini değersiz hisseder. O güne kadar yaptıklarının hiç birinin bir işe yaramadığı hissine kapılır. Bu da mesleğine karşı sevgisinin azalmasına neden olur.

Bir insan yetenekleri, eğitimleri, yetkinlikleri, mesleği doğrultusunda çalışmak zorunda mıdır? Bu soru ailesinin maddi durumuna göre değişmekle birlikte her insanın bir iş yapıyor olması ideal olandır. Çünkü bu sayede kendisini gerçekleştirecektir. Ev hanımları dahi bir anlamda çalışıyor sayılabilir. Çünkü bir evin sistem olarak işletilmesi öyle yabana atılacak bir durum değildir. Bu yüzden kişisel kanaatim gereği ev hanımlarının sigortalılığı ve maaş alması günümüz koşullarında bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Bireyler hayatlarını kazanmak adına yaptıkları, çalıştıkları veya icra ettikleri işlerden mutlaka profesyonel anlamda gelir elde etmelidirler. Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi bu durum maddi kazancın çok ötesinde bir olgudur. Yani Maslow piramidinde yer aldığı gibi önemli olan kişilerin kendilerini gerçekleştirmelerinin önünün açılmasıdır. Ancak bu sayede toplum, ruh sağlığı düzgün bireyler barındırır.

Şöyle düşünün! Sizin çok pahalı bir spor arabanız var ve bu arabanızı Kastamonu’nun asfaltı olmayan bir dağ köyünde tutuyorsunuz. O halde bu arabayı uygun koşullarda kullanamayacaksanız pahalı bir spor araba almanızın ne gereği var? Sizi temin ederim ki insan da böyledir. Eğer insanlar kendi bilgi birikimleri, eğitimleri, yetenekleri, yetkinlikleri, tecrübeleri doğrultusunda hak ettiği bir işi yapamıyorsa, bu durumuna rağmen ailesini veya kendisini geçindirecek bir işe sahip değilse bir süre sonra o toprak yolu olan köydeki spor arabaya benzeyecektir. Zamanla bakımsızlıktan ve kullanılmamaktan kaynaklı olarak o arabanın iç tertibatı nasıl bozulacaksa insanın ruh ve beden sağlığı da bir süre sonra otomatik olarak bozulacaktır.

Ülkemizde işsizlik konusunda herkes farklı görüşlere sahiptir. Kimine göre bir kişinin sahip olduğu yeteneklerin, yetkinliklerin, eğitimin, tecrübenin, bilgi birikiminin hiçbir önemi yoktur. İnsan ne iş bulursa, ücretine dahi bakmadan çalışmalıdır. Önemli olan asgari ücret dahi olsa para kazanmaktır. Bu maalesef insanı esas almayan ve onu kıymetsiz gören bir yaklaşımdır. Çünkü eğitimli ve tecrübeye sahip bir insanla tamamen zıttı şekilde yetişmiş bir insanı aynı kefeye koymaktır. Oysa bir tanesinin yetişmesi için ülke kaynakları milyonlarca lira harcamıştır.

Bunu şu şekilde örneğe bağladığımda daha iyi anlayacaksınız. Örneğin bir pilotun veya doktorun yetişmesi için ortalama olarak 25-30 milyon lira harcama yapılmaktadır. Yine benzer şekilde diğer branşlarda da bu ortalama 10 milyon liradan başlamaktadır. Yani Türkiye olarak düşündüğümüzde; doğumundan meslek sahibi yapana kadar bir insana ortalama bu kadar lira harcama yapmaktadır. Bu yüksek tahsil yapan insanlar için yapılan harcamayı gösterir. Hiç tahsili olmayan bir insan için bile bebekliğinden itibaren yetişkinliğine kadar geçen sürede en az birkaç milyon lira harcanmaktadır.

Durum böyleyken, bu kadar para harcanan yetişmiş insanların işsiz kalması veya kendi branşlarıyla alakasız işlerde çalıştırılması veya tahsilinin gerektirdiği ücretleri alamaması ülkemiz için de maddi ve manevi büyük bir kayıptır. Aynı örneği sürdürmek istiyorum. O çok pahalı spor arabası 400 beygir güç üretiyor diye arkasına çulluk bağlayıp tarla sürmezsiniz değil mi? Bir gıda mühendisi yetiştirdiğiniz zaman o kişi gıda mühendisliğinde ilerlemelidir. Ülkenin büyük perakende zincirlerinde kasiyer olarak çalışmamalıdır. Eğer böyle yaparsanız bin bir güçlükle yetiştirdiğiniz yetenekleri ortadan kaldırmış olursunuz.

Geçenlerde bir röportaj izledim. Orada gencin birisi ben elektronik mühendisiyim ama 3 yıldır iş bulamıyorum diyordu. Röportaja oradan geçerken katılan bir başkası ise sen iş beğenmediğin için iş bulamıyorsun. Gel sana asgari ücretle bizim şantiyede iş vereyim dedi. Muhabir adama dönerek abi sizin tahsiliniz nedir diye sordu. İlkokulu bitirdim ben dedi. Ama sonra patron oldum dedi. Bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Ama çalışma hayatına bakış açımızın bu olmaması gerektiği açıktır. Eğer bunu yaparsak 1990’ların Sovyetler Birliği’ne döneriz. O dönemleri hatırlayanlarınız bilir. Ülkemize iş bulamadığı için gelen mühendisler, doktorlar, avukatlar burada temizlikçilik yapmaktaydı. Eğer bizler de özellikle yetişmiş beyinlere bunu yaparsak onları başka ülkelere kaptırırız. Ondan sonra da tekrar ülkenize dönün dediğimizde pek azını geri getirebiliriz.

Eğer bir birey iş bulamazsa kendi hayatında önce stres ve kaygı bozuklukları yaşamaya başlar. Sürecin uzaması ise onu majör depresyona kadar götürebilir. Çevrenizde iş bulamadığı için intihar girişiminde bulunan pek çok insan duymuşsunuzdur. O yüzden bu mesele ciddi bir meseledir. İşsizlik ve işsizlikle ilgili stratejiler geliştirilmesi bizim ki gibi genç nüfusu barındıran ülkeler için en önemli konuların başında gelir. İstihdamın artırılması için kamu ve özel sektör iş birliği yapmalıdır. İşe girişlerde adil olunmalı ve liyakate göre personel seçimi yapılmalıdır. Yoksa network sisteminin önüne geçemeyiz. Network sistemi kalıcı hale gelirse hiç kimse adil bir şekilde işe giremediği için o ülkede huzursuzluk baş gösterir.

Bireyler işsizlik süresi boyunca geleceklerinden endişe ederek yaşarlar. Yaşadıkları bu yoğun kaygı durumu süreç uzadıkça korkuya dönüşür. Kaygı ve korkunun artması sonrasında ise ruh sağlığı rahatsızlıklarının yanı sıra bireylerin bedensel yapılarında da sorunlar ortaya çıkabilir. Kalp rahatsızlıkları, tansiyon, mide ve sindirim problemleri, bel ve omur rahatsızlıkları, kemik rahatsızlıkları, aşırı kilo alımı, bir takım damar problemleri bunlar arasında sayılabilir.

Özellikle E-Devlet sisteminde bir alan oluşturularak insanların bu sistem üzerinden iş araması yapması sağlanabilir. Bunu yapmak, gerçek işgücü ve çalışan sayısının bulunmasına yardımcı olacaktır. Bunun dışında kimin, hangi branşlarda işe ihtiyacı varsa yine E-Devlet üzerinden bunu bildirebilir.  

Umarım herkesin işsiz kalacaksa da en fazla 3-4 ay boşta kaldığı bir kariyer yaşamı olur.

Yorumlar (0)

Whatsapp Yaz!
Tıkla Ara!