Marmara'da 1,6 Milyon Kişi İçin Tehlike Sinyalleri! Kritik Rapor Ortaya Çıktı
Marmara Denizi kıyıları, fırtına, erozyon ve deniz seviyesi yükselmesi gibi tehditlerle karşı karşıya. Yapılan araştırmalar ve Journal of Coastal Conservation dergisindeki rapora göre, bu durum kıyılarda yaşayan 1,6 milyon kişinin güvenliğini tehlikeye atıyor. Uzmanlar, gerekli önlemlerin alınmasının ekonomik ve sosyal krizleri önlemede etkili olabileceğini vurguluyor.

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü'nde görevli Prof. Dr. Cem Gazioğlu ile Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürcan Büyüksalih, Singapur'daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi'nden Yochi Okta Andrawina ve Endonezya Diponegoro Üniversitesi'nden Prof. Dr. Helwis Liufandy ile birlikte gerçekleştirdikleri bir çalışmada, Marmara Denizi sahillerinin iklim değişikliği karşısındaki hassasiyetini gözler önüne serdi. Bu önemli araştırma, geçtiğimiz ay Journal of Coastal Conservation dergisinde yayımlandı.
Araştırmada Stanford Üniversitesi'nin Doğal Sermaye Projesi çerçevesinde ortaya çıkardığı "InVEST Kıyı Kırılganlık Modeli" kullanılmış olup, Marmara Denizi’nin kapalı yapısı bu çalışmanın odak noktası olmuştur.

YÜKSEK RİSK TAŞIYAN BÖLGELER BELİRLENDİ
Yapılan araştırmaya göre, fırtınalar, kıyı erozyonu ve deniz seviyesindeki artışlardan kaynaklanan önemli kayıplar yaşanma olasılığı bulunmaktadır. Bu bağlamda, Marmara Denizi kıyılarında ikamet eden yaklaşık 1,6 milyon insan yüksek risk altında, kıyı şeridinin yüzde 60'ı orta, yüzde 12'si ise yüksek risk kategorisinde değerlendirilmektedir.
İstanbul'un doğu sahilleri, Yalova'nın kuzey kısmı, Kocaeli'nin güney alanları ile Bursa, Balıkesir ve Çanakkale'nin bazı bölgeleri en yüksek tehlike seviyelerinde yer almaktadır.
Marmara Denizi kıyısındaki risk oranları illere göre değişiklik göstermektedir. Kocaeli yüzde 26,5, Yalova yüzde 18,4 ve Bursa yüzde 18,2 yüksek riskli nüfus oranları ile öne çıkarken, İstanbul'da bu oran yüzde 12,2'dir. Çanakkale yüzde 11,1 ve Balıkesir ise yüzde 10,1 daha düşük riskle karşı karşıyken, Tekirdağ'da risk oranı yüzde 16,6 olarak hesaplanmıştır.

Bölgedeki çeşitli kırılganlıklar incelendiğinde, İstanbul'un doğu kıyılarında deniz seviyesinin yükselmesi ve fırtınaların, yerleşim bölgelerini tehdit etme potansiyeli bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Yalova'nın kuzeyindekilerde erozyon ve kıyı daralması, doğal yaşam alanlarını tehdit ederken, Kocaeli'nin güneyindeki yoğun sanayi ile birlikte artan nüfus baskısı fırtına ve taşkın risklerini artırmaktadır.
Bursa, Balıkesir ve Çanakkale'nin bazı kıyı kısımlarında erozyon hızlanmakta ve toprak kayıpları yaşanmaktadır. Tekirdağ ve Çanakkale Boğazı çevresindeki daha korunaklı kıyı yapıları ise daha az risk taşıyor. Ayrıca, genel olarak Marmara Bölgesi'ndeki her kıyı kenti için özel uyum ve koruma stratejilerinin hazırlanması gerektiği vurgulanmaktadır.

ANI DENİZ YÜKSELMELERİYLE RİSKLER ARTIYOR
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) çeşitli emisyon senaryolarını değerlendiren bu araştırmada, düşük ve orta emisyon senaryolarında riskin şu ankiyle benzer seviyelerde kalacağı belirlenmiştir. Ancak yüksek emisyon senaryolarında Marmara'nın kapalı yapısı nedeniyle bazı alanlarda kırılganlıkta azalma gözlemlenmektir. Araştırmacılar, bunun yanıltıcı olabileceğine ve uzun vadede daha şiddetli fırtınalar ve ani deniz seviyesi artışlarıyla risklerin artabileceğine dikkat çekti. Marmara kıyılarının iklim değişikliğinin olumsuz etkileri altında zaten dönüşüme girdiği belirtilmektedir.

RİSKLER ARTIYOR, ÇÖZÜM EKOLOJİK VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMDA
Prof. Dr. Cem Gazioğlu, bu araştırma ile ilgili AA muhabirine yaptığı yorumda, Marmara Denizi kıyılarının iklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı erozyonu ve yoğun insan etkinliği karşısında giderek artan bir şekilde savunmasız duruma geldiğini vurguladı.
Bu bölgedeki doğal kıyıların neredeyse tamamen yok olmasının ve kıyı çizgisinin büyük ölçüde insan müdahaleleriyle şekillendiğinin altını çizen Gazioğlu, "Kıyılar savunmasız durumda, riskler büyüyor, çözüm ise ekolojik ve bütüncül bir bakış açısında yatıyor." dedi.
Gazioğlu, kırılganlığın sadece fiziksel değil, sosyal ve ekonomik boyutlarına da dikkat çekerken; deniz çayırları, sulak alanlar ve kıyı ormanları gibi habitatların korunmasının yanı sıra bütünleşik kıyı yönetiminin bölgenin direncini artırmada kritik bir rol oynadığını ifade etti.

Marmara kıyılarında alınacak acil önlemlerin, gelecekteki felaketleri önleyeceğini aktaran Gazioğlu, şöyle devam etti: "Bugün atılacak adımlar, yarının ekonomik kayıplarını, sosyal krizlerini ve ekolojik olumsuzluklarını engelleyebilir. Marmara Denizi’nin sesi, dünya genelindeki birçok kıyı bölgesi ile aynı noktada buluşuyor. Kıyılar savunmasız, riskler artmakta ve çözüm ekolojik ve bütüncül bir yaklaşımı gerektirmektedir. Bu moto, yalnızca Marmara için değil, tüm kıyı toplumları için geçerli bir çağrıdır."

TAŞKIN TEHDİDİ MEVCUT
Prof. Dr. Gürcan Büyüksalih ise Marmara Denizi'ndeki durumun yalnızca Türkiye'ye özgü olmadığını vurguladı. Bengal Körfezi'nden Florida kıyılarına, Hollanda deltalarından Pasifik ada devletlerine kadar birçok kıyı bölgesi benzer risklerle mücadele etmektedir. Büyüksalih, "Küresel ölçekte milyonlarca insan, artan deniz seviyeleri ve fırtına kaynaklı taşkınların tehdidi altında yaşamaktadır. Bu yüzden yerel çözümler, aynı zamanda küresel bir sorumluluğun parçası haline gelmektedir." dedi.